"Enter"a basıp içeriğe geçin

Oyun konsolda oynanır

Çocukluk yıllarımızda ateri salonlarında çok vakit geçirdik
bilgisayarımızın olmadığı bu dönemler; ilkokuldaki mahalle maçlarından sonra, hem arkadaşlıkların devam ettiği hem de oyun oynadığımız en güzel yerlerdi.
Ortaokul dönemleri, sokak arkadaşlıklarını ateri salonu arkadaşlıklarına çevirmişti. Boş vakitlerimizde soluğu ateride alıp harçlıklarımızı orda harcardık. Jetonlu makinenin kolu ve düğmeleri ile bizim neslin kendine has bir kelime dağarcığı bile vardı. “aduket” “oryuket” “taptap” “çift tekme” “içinden geçme” “ölüm hareketi” “adam geçme”
O dönemler, internet kafelerin açılması ile aniden karanlığa gömüldü.

Bilgisayarlar evlere girmeden önce, evdeki tek oyun kaynağımız homecomputer ismindeki kasetli makinelerdi. 100000 in 1 yazan ama içinden sadece 8 tane oyunun çıktığı, gerisinin aynı oyunun kopyası olduğu kasetler. Kontroller olarak 4 tane yön düğmesi ve 4 adet tuşu olan bir kolu vardı.
Ödevler bitse de, evdekiler televizyon seyretmeye başlayana kadar biraz oyun oynasam derdim.
Sevdiğimiz arkadaşlarımızı evimize çağırıp beraber tv karşısında oyun oynardık. ateri salonu arkadaşlığı ev aterisi arkadaşlığına dönüşüyordu.

Herkesin evine bilgisayar alamadığı ama internet kafelerde kullanabildiği ve 56K modem ile ilk internet bağlantılarının geldiği dönemler, Türkiye’de ani bir değişimi başlatıyordu.
Bilgisayarın bize oyun açısından ilk öğrettiği şey W A S D tuşlarının yön tuşları olarak kullanılması ve fare ile bakış açısını yönetmekti. Ateri salonlarında 6 tane tuş ile yaptığımız işi klavyede 10 tuş ile yapıyorduk
İlk defa multiplayer oyun görmüştük. Ateri salonunda beraber oynanan oyunlardan çok farklı olarak, multiplayer oyun iki farklı makineden oynanıyordu. Hem de senin hiç görmediğin yerden birisi seninle karşılıklı aynı oyunu oynuyordu.

Bilgisayar devrinin hızlı gelişimi ile herşey bilgisayarda yapılmaya, oyunlar bilgisayarda oynanmaya, arkadaşlıklar bilgisayar üstünde yapılmaya başlandı.

Yıllarca bilgisayarımızın gücü yettiğince oyunları oynadık.
2Gb HDD kapasiteli intel 200mmx işlemcili ilk bilgisayarım, yeni hiçbir oyunu kuracak kadar yere sahip değildi.
Gücü yetmediğinde ekran kartımızı büyüttük. Ram kapasitemizi arttırdık. her çıkan oyun bir öncekinden daha yüksek directX versiyonu, her biri bir öncekinden daha fazla yer, ram ve ekran kartı istiyordu.

Üniversite bittikten sonra para kazanmaya başlayıp daha donanımlı ve dönemin iyi bilgisayarlarından alabildiğimizde oyun oynamaya yeniden başladım. Artık her türlü oyunu bilgisayarım çalıştırabiliyordu. Teknoloji geliştikçe tabiyki bir süre sonra yine oyunları oynamaya bilgisayarımın gücü yetmeyecekti.

2009 da “project natal” ismini duymamla birlikte konsol piyasasına merak sardım. Microsoft xbox360 ile ciddi bir teknolojiden bahsediyor. yıllardır oyun oynamanın gerektirdiği oyun kolunu ortadan kaldıracak bir teknolojiyi tanıtıyordu.
microsoft-kinect
Xbox ın türkiyede adı bile geçmiyordu. herkes varsa yoksa playstation 3 derdindeydi. Yazıcıoğlu gibi yerlerde spot olarak bulmak mümkündü ama microsoft henüz türkiye pazarını desteklemiyordu.
Amerikada microsoft hesabı açmanın çeşitli yollarını aradım.
yardımcı olablecek birkaç adres vardı. kimbilir microsoft oyuncu veritabanında kaç kişinin adresi o evi gösteriyordur acaba.

Xbox-360-250GB_XB360A-p

Riske girerek bir Xbox 360 satın aldım. Amerika hesabım sayesinde içeriklere erişebiliyor ve demoları indirebiliyordum.
Microsoft arcade games platformu şaşırtıcı derecede dopdoluydu. bol bol demo indirip oynadım.
Ebay dan bulabildiğim ucuz ikinci el oyunları oynamak da yetiyordu.
Forza motorsports 3 zaten oynamakla bitecek gibi değildi.
Xbox un paypal desteğinin açılması ile birlikte kredi kartımı da kullanabildim ve sonunda xbox platformu üzerinden oyun satın alabiliyordum.
İlk satın aldığım oyun limbo’ydu. Bitiremeden askere gittim ama olsun
assasin creed, oblivion, halo derken konsola o kadar alışım ki bir süre sonra bilgisaayrda oyun oynamanın ne kadar yavan olduğunu farkettim.
Yeni çıkan oyunların bilgisayarı kastırması, ekran kartınn yetmemesi, işletim sisteminin yavaşlaması, grafik kalitesini kısmak zorunda kalmak gibi dertlerim yoktu.

Zaman içinde sürekli olarak playstation 3 ile kıyaslanıp durdum. onda olan oyun bunda yokmuş, bu hata veririmiş. onun içeriği daha iyimiş. Blueray desteği varmış.

Yorumlara kulak asmadım, sonuç olarak ben dünyanın en iyi konsolunu aldım diye bir iddiam yok. sevdiğim oyunları rahatça oynuyorum. yeni çıkacak oyun çalışacak mı diye bir korkum yok. bilgisayara çıkacak olan oyun xbox a gelmeyecek diye bir korkum da yok.

Microsoft Xbox Türkiye’yi faaliyete geçirdiğinden beri artık xbox bilinirliği yükselmeye başladı. Büyük marketlerde artık xbox için de birer stand var. Tabi firmaların öne çıkardığı şeyler çok da düzgün diyemem. PS3 reyonunda silahlı oyun ya da futbol tanıtılırken. Xbox reyonunda kinect adventures ile çocuk oyunları satılıyormuş imajı veriliyor. bu şekilde ps3 e değil de sanki wii ye rakipmiş gibi lanse edilmiş oluyor. wii ile fiyat karşılaştırmasına girerseniz tabiyki wii çok daha ucuz.

Project Natal, kinect ismi ile piyasaya çıktı. Tabiyki xbox a heves etmemin sebebi olan bu cihazı da almadan durmadım.

gerçekten de Xbox360 ı bir adım öteye götüren bir icat olmuş. kendine özel oyunları var ve bu oyunların çoğu sportif oyunlar. sporu çok seven birisi olarak bu oyunların neşesine kapılmamak mümkün değil.

aşağıdaki videolarda bu oyunların bazılarını görebilirsiniz


Bu oyunların hepsini elinizde bir oyun kolu olmadan oynayabiliyorsunuz.

Hem de sadece tek kişi değil iki kişi birden de oyun oynayabiliyor ya da yarışabiliyorsunuz.

Elinizde yeterli sayıda oyun kolu olmasına, kolların pilinin olmasına ya da ps3 te olduğu gibi birer tane “move” cihazına ihtiyacınız yok.

Küçüklüğümüzden beri yeri ve şekli değişse de oyun oynamak herzaman hayatımızın bir parçası.

Ateri salonunda jetonlu makine ile, home computer ile xbox360 ile olsun her birinin verdiği tat bambaşka.

Oyun konsolda oynanır ben yıllar sonra bunu farkettim. Siz siz olun oyun oynamayı seviyorsanız kendinize bir konsol alın, bilgisayar ile uğraşmayın.