"Enter"a basıp içeriğe geçin

Hiçbir şeye değişmem sevdiceğimi

Devlerin aşkı büyük olur sevdiceğim, gerçi biz dev değiliz, normaliz ama bizim aşkimiz da çok büyük, çok süper. Ve kimseler bozamaz aramızdaki bu büyük aşkı. Çünkü yürekten bağlanmışız birbirimize, adeta tek yumruk olmuşuz sevdicegim. Dünyaları serseler önüme yine de vazgeçmem senden. bir gün otururken mutlu mutlu, birden telefon çalsa “tililili…. tillilili” diye…açsam,

“alo buyrun” desem…

“alo iyi aksamlar, Samet beyle görüşecektik..” deseler…

“buyrun benim” derim.

“Samet bey tekrar iyi akşamlar, biz Danimarka’dan arıyoruz” deseler…

şaşırırım doğal olarak sevdiceğim çünkü benim Danimarka’da tanıdığım hiç kimse yoktur.

“konu nedir ?” derim..

“Samet bey bilmem sizin ordaki gazeteler yazdı mı? biz Danimarka’da iki hafta evvel bi referandum yaptık, referandumun sonunda halkin %90’ının eskisi gibi kraliyetle yönetilmek istediği sonucu ortaya çıktı. Biz de şimdi parlamentoyu fesh edip tekrar monarşi dönemine geçmek istiyoruz” dese…

“Olabilir bu Danimarka halkinin kararıdır, saygı duyuyorum” derim sevdiceğim…

“Sagolun Samet bey, yalnız bizim ufak bi sorunumuz var, sizden yardim rica edecektik.” dese…

“Nasıl bi yardım ?” derim..

“Şimdi Samet bey, biz araştırdık soruşturduk, bu iş için sizden daha uygun birini bulamadık. Sizden ricamız, gelin ülkenin başına geçin tahta oturun, bizim kralımız olun. Bunu sizden tüm Danimarka halkı adına rica ediyoz, lütfen kırmayın bizi çünkü başımızda zeki bi insan olsun, bizi iyi idare etsin istiyoruz.”dese

İnan hemen “Tamam kabul ediyorum” diyerek sazan gibi atlamam, biraz ağirdan alırım sevdiceğim.

“İltifatlarin için teşekkür ederim canım, şimdi ben Danimarka’ya hiç gitmedim daha evvel. Yüzolçümünüz ne kadar, İsveç kadar var mı araziniz?” diye sorarım.

“İsvec’ten biraz daha küçüğüz gibi.”

“Peki halkınız nasıl, sarı mı?”

“Büyük çoğunluğu sarı abi”

“Peki sarı bi halka, kumral bi kral tuhaf kaçmaz mı?”

“Yok abi kesinlike kaçmaz.”

“Peki milli gelirleriniz nelerdir?”

“Abi bizde tarım da var sanayi de var, ama en önemli sektörümüz balıkçılık Samet abi…”

“Hadi ya, demek balıkçılık var. Peki bu günlerde ne çıkıyo..?”

“Abi bi saniye bakıyorum… şimdi lüfer, sarı kanat, çupra biraz da torik ve orkinos çıkıyomuş…”

“Güzel, hepsi de makbul balıklardır… Şimdi canım gelip başınıza kral olurum, yalnız bana hiç kimse asla majeste demiycek tamam mı?”

“Olur Samet abi, majeste demeyiz. peki ne diyelim..?”

“Kujeste deyin”

“Kujeste mi? olur abi, sen nası istersen öyle hitap ederiz.”

“Yok yok seni sınamak için şaka yaptım. Bakiyim dedim ben espiri yapınca yılışıp ehoo ehoo diye şımaracak mısın ama aferim bak, yılışmadın… Çünkü benim hayattaki en büyük korkum, yılışık bir halka kral olmaktır.”

“Haklisin Samet abi”

“Pardon senin adın neydi?”

“Kenet Oherson abi…”

“Şimdi bak Kenet’çim, bu iç olur, benim aklıma yattı. Yalniz bana bi on-onbeş gün müsade ediceksiniz. Eşyaları toparlıycam ondan sonra yengenizi de alıp gelicem, vazifeye başlıycam, tamam mı canım?”

“Tamam Samet abi, olur, ama abi ufak bi problem daha var.”

“Problem mi, neymiş o bakiyim…?”

“Yenge kraliçe olsun mu olmasın mı diye bi referandum daha yapmamız, halka sormamız gerekiyo.”

 

İşte bunu kabul edemem sevdiceğim. Çünkü sensiz ne o tâcı giyerim, ne de o tahta otururum. Saraya sensiz birak kapısından içeri girmeyi, önünden bile geçmem. İşte böylesi duygularla bağliyken sana, aşkimi; yüzde yüz kazanacağımı bilsem bile referandum konusu yapmam.

Bunu bir hakaret kabul ederim. Ama bebegim, teklifi reddederken de kırıcı olmamaya çalışırım.

 

“Kusura bakmayın ben, Danimarka kültürüne yabancıyım, sizin halkın sorunlarını çözemem, siz elma dersiniz ben, armut anlarım. gerilim olur, isyan olur, hani tacıma tahtıma laf ederler, onu da biz kaldıramayız… onun icin ne şiş yansın ne kebap, siz başka bi kral bulun, beni mazur görün. hadi öptüm canım çavv…”

Alıntı : Leman / Soner Günday